TÜRK-İŞ 23. OLAĞAN GENEL KURULU YAPILDI

8 Aralık 2019

TÜRK-İŞ Konfederasyonu 23. Olağan Genel Kurulu, 5-7 Aralık 2019 tarihleri arasında, Ankara Büyük Anadolu Hotel’de yapıldı. Sivil toplum örgütlerinin yöneticileri ile TÜRK-İŞ’e bağlı sendikalara üye çok sayıda emekçinin katılımıyla gerçekleştirilen Genel Kurulun yapıldığı salonda işçiler en önde  yer alırken, TÜRK-İŞ yönetimi ve TÜRK-İŞ’e bağlı sendikaların yöneticileri işçilerin hemen arkasında oturdu.

“Türkiye’de TÜRK-İŞ var” ve “Emeğimizden de vatanımızdan da vazgeçmeyiz” sloganıyla düzenlenen Genel Kurulun Divan Başkanlığına TÜRK-İŞ Genel Sekreteri Pevrul KAVLAK seçildi. KAVLAK, Divan Başkanı olarak gerçekleştirdiği açılış konuşmasında TÜRK-İŞ çatısı altında toplanan emekçileri tek tek selamlayarak, “Dostlarım, hoş geldiniz kavgamıza, insan gibi yaşamak çağrımıza…” dedi.

Divan Başkanı KAVLAK’ın konuşmasının ardından TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY konuşmasını yaptı. TÜRK-İŞ’in 1 milyonu aşkın üyesiyle Türkiye’nin en büyük işçi örgütü olduğunu belirten ATALAY, hedeflerinin 4 yıl içerisine konfederasyon üye sayısını 1,5 milyona çıkarmak olduğunu söyledi.

Konuşmasında devam eden asgari ücret görüşmelerine değinen ATALAY, bu yıl asgari ücret konusunda Hak-İş ve DİSK’in de görüşlerini aldıklarını hatırlattı. ATALAY, “Bir kişinin yaşam maliyetinin 2 bin 578 lira. Arkadaşlarımız bu rakamın üstünde pazarlık yapacaklar. Bu rakamın altında bir şey olursa konuşmayız, bunu bize getirmenin bir anlamı yok, o masada oturmayız” dedi.

TÜRK-İŞ olarak kıdem tazminatı uygulamasını geriye götürecek bir düzenlemeyi kabul etmeyeceklerinin kaydeden ATALAY, “Kıdem tazminatını alamayan çalışanlar var, bu çalışanların kıdem tazminatını alması için yapılacak bir düzenlemeye her türlü desteği vermeye hazırız ama bu mevcut yapıyı bozdurmayız. Geriye doğru gidiş olursa bizim buralarda durmamızın anlamı yok. Herkes ceketini alıp gitsin” değerlendirmesinde bulundu.

Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusuna da değindiği konuşmasında ATALAY,  “EYT konusunda bir yerden başlamak lazım, bir şeyler yapmak lazım. Sebebi şu; kayıt dışı istihdam oranı yüzde 35. Bunları kayıt içerisine almak lazım. Böylece vergi alınacak, sigorta ödenecek, örgütlülük artacak. 17 milyon çalışanın sadece 2 milyonu örgütlü. Ülkeyi yönetenlere, Meclis’e ve bize bu konuda sorumluluk düşüyor” dedi.

Çalışanların yaşadığı sorunların başında gelen ağır vergi yükü konusunda değinen ATALAY, ücretli çalışanların ocak ayında aldığı ücreti yüksek vergi dilimleri nedeniyle aralık ayında alamadığını vurguladı.

Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği maden faciasını hatırlatan ATALAY, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle can kayıplarının yaşanmaya devam ettiğine dikkati çekti. ATALAY, İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasına rağmen birçok işverenin iş sağlığı ve güvenliği kurallarını hiçe saydığının altını örneklerle çizdi. 696 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kamuda kadroya geçirilen taşeron işçiler ile ilgili değerlendirmede de bulunan ATALAY, bu işçilere hala taşeron işçi muamelesi yapıldığını dile getirdi

ATALAY, konuşmasında Suriyeci sığınmacıların durumuyla ilgili araştırma yaptırdıklarını, bu araştırmayı kitaplaştırarak tüm kurum ve kuruluşlara dağıtacaklarına da değindi.

Genel Kurulun son günü yapılan seçimde TÜRK-İŞ Genel Başkanı Ergün ATALAY, Genel Sekreter Pevrul KAVLAK, Genel Mali Sekreter Ramazan AĞAR, Genel Eğitim Sekreteri Nazmi IRGAT ve Genel Teşkilatlandırma Sekreteri Eyüp ALEMDAR görevlerine yeniden seçildi. Genel Başkanımız Alaattin SOYDAN’ın da Disiplin Kurulu Asil Üyeliğine seçilmesiyle tamamlanan Genel Kurul seçimleri sonunda TÜRK-İŞ Genel Başkanı ATALAY, delegelere hitaben kısa bir teşekkür konuşması yaptı.

 

Türk-İş bağlısı sendikalar adına yapılan konuşmalarda 5. Sırada Genel Kurula hitap eden Genel Başkanımız Alaattin SOYDAN, sözlerine “Sayın Divan, Değerli Genel Başkanım, Kıymetli Katılımcılar, Hepinizi Saygı ve Sevgi ile selamlıyorum. Az önce Sayın Genel Başkanımın söylediği gibi. Türk Harb-İş Genel Başkanı olarak bu kürsüden Türk-İş ailesine ilk kez hitap eden genel başkanlardan birisiyim” diye başladı.

Genel Kurula nasıl hitap edeceği ile ilgili açıklamada bulunan SOYDAN, “Uzun zamandır düşünüyorum. Nerden başlayayım, nasıl anlatayım diye. Vergi dağılımındaki adaletsizlikten mi konuşayım. Kıdem tazminatındaki yılan hikâyesine dönen, arada bir temcit pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze sürülen getirilen konulardan mı bahsedeyim. Asgari ücretten mi, işsizlikten, açlıktan yoksulluktan mı bahsedeyim. Birçok konu var.  Bu konulara benden önce konuşan Sayın Genel Başkanlar zaten değindi. O yüzden ben Değerli Genel Başkanımı buradan saygı ve hürmetle selamlıyorum. Sakarya Tank Palet ile ilgili olayı “Alaattin Başkan size anlatacak” demesi üzerinden açtığı yoldan devam edeceğim” dedi.

SOYDAN, sözlerine şöyle devam etti:

“Değerli arkadaşlarım. Sakarya Tank Palet ile ilgili olayı size dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalışacağım. Hiç birimizin hayalini kurmayacağımız, rüyamızda görsek kâbusa yoracağımız bir hadise. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir fabrikası özelleşir mi? Aklımızın uçundan bile geçmezdi. Oldu mu evet oldu. Halk dilinde Tank Palet olarak bilinen 1’inci Ana Bakım Fabrika Müdürlüğü özelleştirme kararı bir gece kararnamesiyle çıktı. Değerli arkadaşlar, Bahsi edilen Fabrika 1974 Kıbrıs barış harekâtında ülkemize uygulanan ambargolardan sonra eksiklikleri görürmüş, bölge halkının, esnafının vatandaşının katkılarıyla kurulmuş bir fabrikadır. Milli Prodüktivite Merkezi’nin son 10 yıl da 3 defa en verimli işyeri olarak ilan ettiği bir fabrika. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekatı’nda bütün siyasilerimizin göğsünü gere gere “Teröristlere oraları dar etti” dedikleri Fırtına Obüslerinin yapıldığı Fabrikadır.”

Tank Palet Fabrikası ile ilgili kamuoyunun yanlış bilgilendirildiği konusunu bir örnekle anlatan SOYDAN, “Her ne hikmetse 2017 yılında Fırtına Obüsleri’nin haberini yapan göğsünü gere gere “Fırtına Obüsler burada yapılıyor. Optikler burada yapılıyor. Dünyanın en kaliteli zırhlı araçlarının paletleri burada yapılıyor” diye haber yapan televizyon kanalı, yaklaşık 15-20 gün önce bir haber daha yapıyor. “1975’ten bu yana atıl durumda olan fabrika uçurulacak” diye. Haberi yapan muhabir böyle söylüyor. Eminim ki bu muhabir Tankın namlusu ile soba borusunu ayırt edemez. Ama çıkıyor konuşuyor” diye konuştu.

SOYDAN, Tank Palet Fabrikası ile ilgili açıklamalarını şu sözlerle detaylandırdı:

“Biz Tank Palet ile ilgili özelleştirme sürecini yaşadık mı yaşadık. O noktada çıktık sokaklara. Gidebileceğimiz her yere gittik. Sesimizi duyurabileceğimiz her yerde feryat ettik ‘Milli savunmada maliyet hesabı yapamazsınız. Kaldı ki burada maliyet ve verimlilik hesabı yapamazsınız. Daha öncede belirttiğim gibi son 10 yılda 3 defa Milli Prodüktivite Merkezi tarafından en verimli fabrika seçilmiştir. Velev ki bu fabrika öyle olmasın yine söylüyorum Milli Savunmada maliyet hesabı yapamazsınız. Milli savunma size 50 yılda 100 yılda bir kere lazım olur o gün hazır olmaz iseniz yok olursunuz. Bunu dilimizin döndüğü her yerde söyledik. Hani Sakarya Tank Palet diye konuşuluyor ya? Rahmetli Necip Fazıl “Yüz üstü çok süründün ayağa kalk Sakarya” diyor ya. Biz dedik ki “Sakarya’nın ayağa kalkması yetmez Ankara ayağa kalkacak. İzmir, Eskişehir, İstanbul ayağa kalkacak. Türkiye ayağa kalkacak. Bunun başka yolu yok” dedik. Neden ayağa kalkacak. Tank Palet Fabrikası diğer savunma sanayi fabrikaları aynı akıbetle karşılaşır ise Fırat Kalkanı, Zeytindalı, Barış Pınarı operasyonlarını yapamazsınız. Bu fabrikaları özelleştirirseniz ‘Bir gece ansızın gelemeyiz” Bunların feryadını her yerde yaptık.

Ülkemizde hatırladığımız birçok özelleştirme oldu. Seka, Şeker Fabrikaları, Tekel gibi. Biz burada Tank Palet’te farklı bir şey yaptık. Türk Harb-İş Sendikası olarak doğru bildiğimizi her yerde söyledik. Fakat farklı yaptığımız şu idi. Alternatifle gittik. Bu fabrikayı özelleştirerek yapılmak istenen nedir? Kamuoyuna açıklanan “Altay Tankını burada imal edeceğiz” tamam çok güzel. İstemeyenin gözü kör olsun. Altay Tankımızı yapalım. Tüm savunma alanındaki bütün dışa bağımlılığımızdan kurtulalım. Yüzde yüz yerli yapalım. Bunu istemeyenin gözü çıksın. Ama bunu özelleştirmeden yapmanın da bir yolu var. Milli Savunma Bakanımız Fikri IŞIK bey döneminde kurulan ASFAT A.Ş diye bir şirket var. Bu şirketin kuruluş amacı ‘Milli savunma işyerleri başka tüzel kişilerle hatta başka ülkelerle işbirliği yapılabilir. ARGE çalışmaları ve ortak üretim yapılabilir diyor.” Biz “Varmak istediğiniz hedefe bu fabrikayı özelleştirmeden de varabilirsiniz” dedik. ASFAT’ı siz bu amaçla kurudunuz neden ASFAT üzerinden değil de özelleştirme yolunu tercih ediyorsunuz diye bir alternatif sununca kamuoyunu tatmin edici bir cevabı olmadı.

Buradan iddia ile söylüyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin tarihinde olmayan bir şey oldu. Özelleştirme İdaresine devredilen bir fabrika oradan geri alındı. 21 Ağustos tarihi itibarıyla bizim oradaki işçilerimiz ASFAT A.Ş’ye devredildi. Fabrikada çalışan işçilerimizin ASFAT A.Ş üzerinden maaşlarını Milli Savunma Bakanlığı tarafından ödeniyor. Türk Harb-İş sendikası üyesi olarak kamu işçisi olmaya devam ediyorlar. Geldiğimiz nokta bu. Diyeceksiniz istediğiniz bu mu? Hayır tam olarak bu değil. Ancak bu bizim için son kaçış rampası idi biz onu kullandık. Bu noktada bir şeyi de söylemeden geçemeyeceğim. Biz bu mücadeleyi verdik derken, bu süreçte Tank Paletin özelleştirmesi ile ilgili kendine uzatılan her mikrofonda hatta uzatılmada da mikrofonu alarak bu konuyu kamuoyunun gündeminde tutan bu mücadelemizde siper olması gerektiği yerde siper olarak önümüzde duran, yanımızda olması gerektiği yerde yanımızda olan Sayın Genel Başkanım Ergün ATALAY’a teşekkür ediyorum. Türk Harb-İş Camiası olarak biz kendisinden razıyız Allah’ta razı olur inşallah.”

Genel Başkanımız Alaattin SOYDAN, Harcırah Kanunu ile ilgili yaşanan sıkıntıyı da dile getirdiği konuşmasında, “Ergün Başkanım öyle bir konuşma yaptı ki ortaya bir menü hazırladı. Herkes üzerine düşeni oradan almıştır diye tahmin ediyorum. Onun için ben çalışma hayatının gündemindeki konulara girmeyeceğim. Ancak bu kürsüden bir konuyu gündeme getirmek istiyorum. Barış Pınarı Harekatı başladı. O gece televizyonlardan haberleri izliyorum. Ne kadar emekli paşa uzman varsa Barış Pınarı’nı değerlendiriyorlar. Askerimizin ayağına taş değmesin deniyor. Evet değmesin Benim ayağıma taş değsin askerin değmesin. Haber kanalındaki bu kişiler sağlık bakanlığı personeli sınırda görevde, belediye personeli görevde, afat görevde diyor. Tek konuşulmayan biziz. 7 gün 24 saat sınır bölgesinde hatta askerle birlikte Suriye de görevde. Çöl ortasında tankın motorunu indirip takarak görev yapıyor. 365 gün sınırda görevde ama tek konuşulmayan biziz. Bu üyelerimiz hangi şartlarda görevde. Bunu niye anlatıyorum. Sayın Genel Başkanımdan bu konuda önümüzdeki 4 yılda yardım talep edeceğim. Benim üyelerim bu ülkenin radarlarını çalıştırırken, uçaklarını uçururken, denizaltılarını yüzdürür, tanklarını yürütürken gittikleri yerlerde görev yerlerinde çadırlarda, araçlarda, asker koğuşlarında kalıyorlar. Bu işleri yaparken üyelerimiz büstünün yapılmasını istemiyor. Madalya takılsın demiyor. Taltif, takdir istemiyor. Ben istiyorum. Bu arkadaşlarım vatan, millet ve devlet için göreve giderken en azından cebinden para vermesin. Bunu bari sağlayın. Harcırah kanununda bir gece 59 lira 72 kuruş. Konaklama bedeli. Bu parayla nasıl bir otelde kalabilirsiniz. Bu konuyla ilgili Sayın Genel Başkanımdan hassaten rica ediyorum. Nasıl ki yıllardır dile getirdiğimiz vergide adalet talebimiz ile ilgili artık Türk-İş Başkanlar Kurulu’nda bana söz bile düşmedi. Bütün Genel Başkanlar vergi konusunu sahiplendiler. Harcırah kanunu içinde rica ediyorum. Vatan, millet ve devlet diye giden bu insanlar ASELSAN, TAİ gibi kurumların çalışanları aynı göreve gidiyorlar. Onlar harcırah kanununa tabi olmadıkları için 5 yıldızlı otellerde kalıyor” dile konuştu.

Genel Başkanımız SOYDAN, sözlerini şöyle tamamladı: “Son olarak bir konuyu dile getirmek istiyorum. Kamuda işçi artık eriye eriye bitiyor. Birçok ilimizde şube sayısını bulabileceğimiz üye sayımız kalmadı. Bu şubelerimizi bölge ve il temsilciliğine çevirmek gibi bir zorunluluğumuz doğdu. Memurlarda bu durum kanun altına alınmış bölge ve il temsilcilerine günlük izin hakkın veriliyor. Biz ise izin hakkını toplu iş sözleşmeleriyle çözmeye çalışıyoruz. Kanun size böyle bir şey vermedi diyorlar ya da mevcut haklarımızı pazarlık konusu yapıyorlar. Türk-İş’imizin bu konuyu da sahiplenmesini talep ediyorum. Beni sabırla dinlediğiniz için teşekkür ediyorum. Genel Kurumuzun Türk işçi hareketine ve ülkemize hayırlar getirmesini diliyorum.”