Sendikamızın örgütlü olduğu Kırıkkale Yahşihan’da bulunan Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesisini (MAAT) Devreye Alma Töreni 5 Şubat 2020 tarihinde yapıldı.
Üyelerimiz Salih ERKEÇ, Adnan DAĞDEVİREN, Samet AYGAR ve Cezayir ÇALIŞKAN’ın şehit olduğu 2 Ocak 2012 tarihinde yaşanan patlama sonrası faaliyeti duran TSK Kırıkkale Mühimmat Ayırma ve Ayıklama Tesis (MAAT) Müdürlüğünü yeniden faaliyete geçiren törene, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN, TBMM Başkanı Mustafa ŞENTOP, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat OKTAY, Milli Eğitim Bakanı Ziya SELÇUK, Milli Savunma Bakanı Hulusi AKAR, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar GÜLER ve Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ümit DÜNDAR, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Hasan KÜÇÜKAKYÜZ başta olmak üzere devlet erkânı ile Genel Başkanımız Alaattin SOYDAN’ın da aralarında bulunduğu sivil toplum örgütü temsilcileri ve üyelerimiz de katıldı.
Törende konuşan Cumhurbaşkanı ERDOĞAN, TSK’nin envanterinde bulunan mühimmatın çevreye zarar vermeden ayrılması ve ayıklanmasının, kritik bir çalışma olduğunu belirtirken, dünyanın en büyük ve güçlü ordularından birine sahip Türkiye için, mühimmatın kendisi kadar diğer aşamalarının da önemli olduğunu söyledi.
Tesisin, 2012’de yaşanan elim bir kazanın ardından faaliyetlerine ara verdiğini hatırlatan ERDOĞAN, kazada şehit olan üyelerimiz Salih ERKEÇ, Adnan DAĞDEVİREN, Samet AYGAR ve Cezayir ÇALIŞKAN’a Allah’tan rahmet diledi.
Konuşmasında tesisin yeniden devreye alınmasıyla önemli bir eksiğin giderildiğini belirten ERDOĞAN, yılda 3 bin ile 6 bin ton arasında kullanım dışı mühimmatı işleyecek bu tesisin, sıfır atık ilkesiyle tüm ürünleri geri dönüşüme hazırlayacağını dile getirdi. ERDOĞAN, tesisin, ülkeye ve orduya kazandırılmasında emeği geçen herkesi tebrik etti.
“ARTIK İHRAÇ ETMENİN DE GURURUNU YAŞIYORUZ”
ERDOĞAN, konuşmasında Türkiye’nin şu anda Suriye’de ve Libya’da doğrudan sahada mücadele veren, ayrıca Katar’dan Kosova’ya, Afganistan’dan Somali’ye kadar pek çok yerde askeri misyon görevi yürüten bir ülke olduğunu aktaran belirtirken, elde edilen başarılarda, askerin yürek ve bilek gücünün yanında savunma sanayisi teknolojilerinde gelinen noktanın da büyük katkısı bulunduğunu dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
“Türkiye’nin son 17 yılda savunma sanayisinde yürüttüğü kritik çalışmalar olmasaydı, bugün bırakınız sınırlarımız dışını, kendi topraklarımızda bile terör örgütleriyle mücadele edemez hale gelebilirdik. Bu başarı tablosu, çok uzun, zahmetli ve fedakarlıklarla örülü bir gayretin sonucudur. Mesela, 2002 yılında sadece 62 savunma projesi yürütülürken bugün bu sayı 700’e yaklaştı. Savunma sanayisi bütçemiz, 5,5 milyar dolardan yaklaşık 11 katlık bir artışla 60 milyar dolarlık proje hacmine ulaştı. İhale süreci devam eden projeler de göz önüne alındığında, karşımıza 75 milyar doların üzerinde bir büyüklük çıkıyor. Sektörün cirosu 2002 yılında 1 milyar dolarken bugün 9 milyar dolar düzeyine yükseldi. Daha önce neredeyse yok seviyesinde olan araştırma-geliştirme harcaması 1,5 milyar doları buldu. Bugün dünyanın en büyük savunma şirketleri listesinde 5 firmayla temsil ediliyoruz.”
Göreve geldikleri günden bugüne savunma sanayiinde yerlilik ve millilik oranı yüzde 20’lerden 70’lere çıktığını belirten ERDOĞAN, “ Yüzde 100 yerli tasarım, ilk milli savaş gemisi MİLGEM’in dördüncü korvetinin filoya katıldığını hatırlatarak, “Bu gemileri artık ihraç etmenin de gururunu yaşıyoruz” dedi.
Ada sınıfı korvetlerinin devamı niteliğindeki MİLGEM projesinin 5. gemisinin inşasına başlandığını, çıkarma gemisi Anadolu’nun tamamlanmak üzere olduğunu bildiren ERDOĞAN, şunları kaydetti:
“İnşallah çıkarma gemimizi bu yılın sonunda Deniz Kuvvetlerimize teslim edeceğiz. Tabii yetmez. Arkasından, biz de artık böyle sadece çıkarma gemisi değil, inşallah inanıyorum ki bu tersanelerimizden biz ideal olanını, şöyle bir uçak gemisini de yapacağız. Türkiye, bu hacimde gemiye sahip sayılı ülkelerden biri olacaktır. Gölcük tersanesinde inşa etmekte olduğumuz 6 denizaltıdan ilki olan Piri Reis’i geçenlerde havuza çektik. Bu alanda da teknoloji ve bilgi birikimimizi artırıyoruz. Tasarımından üretimine her aşamada yerli olacak savaş uçağımızı, inşallah 2023’te hangardan çıkaracağız. Türkiye’yi F35’leri vermemekle tehdit edenlere en güzle cevabı, kendi milli savaş uçağımızla vermiş olacağız. Hem kendi sınıfının en iyisi olacak hem de bizi, dünyada bu teknolojiyi geliştirebilen 3 ülkeden biri haline getirecek Akıncı insansız hava aracını uçurduk. Şu anda buna da sahibiz. Yüksek irtifa, ağır yüklü bomba taşıyabilen böyle bir insansız hava aracına kavuştuk. Şimdi yakında bu da hizmete alınıyor. Tamamen milli tasarım olan Gökbey helikopterimiz de test uçuşları sonrası seri üretime geçecek. Daha fazla mühimmat taşıyan son teknoloji elektronik harp ve silah sistemleriyle donatılmış, dünyada sadece iki örneği bulunan ağır sınıf taarruz helikopteri projesine de başladık.”
Tank, hafif zırhlı araç, helikopter, insansız hava aracı ve füze sistemlerinin motor ve güç aktarma sistemlerinin geliştirilip üretilmesi amacıyla projeler başlattıklarını da bildiren ERDOĞAN, “Yerli savaş uçağımız dahil tüm platform ve sistemlerimizde inşallah kendi motorumuzu kullanacağız. Şu anda bunun da çalışmasını yapıyoruz” dedi. ERDOĞAN, Türk savunma sanayisinin sadece bugünün ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayıp geleceğin harp teknolojilerini şimdiden tasarladığını da ifade etti.