Türkiye ve dünya 21. yüzyılın 21. yılının 1 Mayıs’ına uyanıyor. İnsanca çalışma ve insanca yaşama hakkı için, emeğin ve alın terinin hak ettiği değeri gördüğü adil bir dünya için mücadeleye devam ediyoruz. Dünya sanayi devriminden teknoloji çağına ve bilgi çağına hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşıyor. Değişim ve dönüşüm sürecine yön verenlerin insan onurunu hiçe sayan ilkesizliği ise ne yazık ki yüzyıllardır değişmiyor. Yüzlerce yıl önce kanun gücüyle, silah zoruyla çalışanları düşük ücretlere ve uzun çalışma saatlerine zorlayan sömürgeci anlayış, bugün de üretim-tüketim hayatını insanı ve emeği köleleştiren sömürü sistemleri üzerinden yönetmeye devam etmektedir.
Rekabetçi küresel sömürü düzeni, başta sendikal mücadele olmak üzere dayanışmacı toplum bilincini tarih boyunca varlığı için en büyük tehdit saymaktadır. Çalışanların sendikalar kurarak dayanışma içinde haklarını aramasına engel olmak için her türlü baskıyı sürdürmektedir. Sahte değerlerle süslenmiş bireysel yaşam biçimlerini pazarlayarak dayanışmacı kitle bilincini yok etmeyi, insanları ve çalışanları, hâkim oldukları üretim ve tüketim sistemlerinin yalnız, güçsüz, örgütsüz modern köleleri yapmayı hedeflemektedirler.
İnsanı ve üzerinde yaşadığımız dünyayı acımasızca sömüren küresel emperyalizmin büyüttüğü küresel adaletsizliğin, son 2 yılda yine sömürü düzeninin bir neticesi olarak insanlığın başına musallat olan Koronavirüs musibeti ile insanlığa faturası daha da ağırlaşmıştır.
Çalışma hayatındaki adaletsizlikler, işsizlik ve yoksulluk gibi küresel sorunlar katlanarak büyümüştür. Ekmek için canını ortaya koyarak çalışırken, iş kazası, meslek hastalığı gibi nedenlerle hayatını kaybeden çalışanlara son iki yılda Koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden binlerce çalışan da eklenmiştir.
Ülkemizde ve dünya genelinde onurlu bir hayat için emeği ve alın teriyle çalışırken adaletsizliğe ve adaletsizliğin ürettiği sorunlara kurban giden tüm çalışanları saygıyla anıyoruz.
Tüm dünyayı kasıp kavuran Koronavirüs karşısında insanlık âlemi maalesef çok trajik bir sınav vermektedir. İşsizlik, yoksulluk, gelir dağılımı adaletsizliği, gıda ve sağlık hizmetlerine erişim gibi ekonomik ve sosyal alanda alışılagelen sorunlar salgın döneminde kat be kat büyümüştür. Ülkeler düzeyinde güçlü olanın, güçsüzün hakkını gasp ederek kaderine terk ettiği yoz kültür salgınla birlikte daha acımasız şekilde kendisini göstermiştir.
Özellikle salgına karşı geliştirilen aşıların dünyaya adil şekilde dağılmasına engel olunmuş, birkaç zengin ülke ihtiyacından fazla aşıyı stoklayarak, dünyanın pek çok ülkesini aşı imkânından mahrum bırakmıştır. Salgın, kendisinden kurtuluş reçetesi olarak insanlığa, kader birliği yapmayı, adil ve hakkaniyetli bir dünya düzenini işaret ediyorken, yine kar hırsı insan hayatının önüne geçmiştir.
İnsanlık; ortak geleceğini, her türlü rotası adalet ve hakkaniyet olan bir geleceğe dümen kırarak kurtarmak zorundadır. İnsanlık ve üzerinde yaşadığımız dünya, sömürü düzenlerinin, yükünden bir an önce kurtarılmalıdır. İnsana verilen değerin en yüce servet olduğu adil bir geleceğe yürünmelidir.
Hiç kimsenin; açlıkla, işsizlikle, temel insan haklarından mahrum bırakılmakla tehdit edilemeyeceği, emeğinin, ekmeğinin çalınma kaygısı yaşamayacağı, her insanın nerede olursa olsun sağlıkla nefes alabileceği, güvenle yaşayabileceği, temiz bir dünya her vicdan sahibinin hakkı ve sorumluluğudur.
Bu vicdanı temsil eden bir medeniyetin temsilcileri olarak; adalet ve hakkaniyetin hüküm sürdüğü bir dünyaya liderlik edecek Türkiye’ye ulaşmak en büyük idealimizdir. Başta üretim hayatının lokomotifi ve bu ülkenin temel direği olan çalışanlar olmak üzere, milletimizin tüm kesimlerinin adalet, huzur ve güven içinde yaşadığı bir geleceğe yürekten inanıyoruz.
Geçen yıl olduğu gibi bu yılda birbirimizin sağlığını korumak için alınan tedbirler çerçevesinde, geleceğe dair umudumuzu ve mücadele kararlılığımızı yaşadığımız mekânlardan haykırıyoruz.
21. yüzyılın 21. yılının 1 Mayıs’ında aydınlık yarınlarda kader birliği yapabilmemiz için; nimet ve külfetin adil şekilde dağıldığı, herkese insanca yaşama hakkı sağlayacak bir gelire sahip olduğu bir Türkiye istiyoruz.
Geçmiş yıllardan bugüne yaşanan ve salgın şartlarında daha da eriyen ücretlerimizin Toplu Sözleşme döneminde adil şekilde telafi edilmesini istiyoruz.
İnsana yaraşır istihdam anlayışı, iş sağlığı ve güvenliği önlemlerinin tam olarak hayata geçirildiği, cinayet gibi iş kazalarının olmadığı bir çalışma hayatı talep ediyoruz.
Çalışanları ağır vergi yükü altında ezen anlayışa son verilerek, adil vergi dağılımının sağlandığı bir vergi sisteminin oluşturulmasını istiyoruz.
Örgütlenmenin önündeki tüm engellerin kaldırıldığı, ücret adaletsizliği, mobbing, kayıt dışı çalıştırılmaların yaşanmadığı bir istihdam anlayışının yerleşmesini bekliyoruz.
Kıdem Tazminatı gibi çalışanların kazanılmış haklarını geriye götürecek düzenlemelere imza atmayı düşünen değil, emeğin, alın terinin değerini attıracak düzenlemeleri hayata geçiren siyasal irade istiyoruz.
Türk Harb İş Sendikası olarak; insani değerlerimiz, duyarlı toplumumuz, fedakâr ve deneyimli çalışanlarımız, milli ve yerli üretim gücümüz ve güçlü devlet yapımızla sağlık dolu günlere en kısa zamanda kavuşacağımıza yürekten inanıyoruz.
Bu duygu ve düşüncelerle; Koronavirüs, iş kazası veya başka nedenlerle son bir yılda hayatını kaybeden başta üyelerimiz olmak üzere tüm çalışanlara Allahtan rahmet diliyoruz. 1 Mayıs’ı bayram coşkusuyla kutlayacağımız sağlık dolu günlere yeniden kavuşmak dileğiyle Türk Harb-İş üyelerimizin, Türk İşçi sınıfının ve tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Bayramını kutluyoruz.
Türk Harb-İş Sendikası
Genel Merkez Yönetim Kurulu