Başkandan

 

TÜRKİYE YÜZYILI EMEĞİN YÜZYILI OLSUN…

Türkiye’miz, aziz vatanımız, bir asrı deviren ve ilelebet kaim olacak Cumhuriyetimiz, birlik ruhumuzun ve milli şuurumuzun kaynağı, millet olmanın en büyük nimeti, sahip olduğumuz en büyük zenginliğimiz…

Kim bu cennet vatan uğruna olmaz ki feda,

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan Şüheda,

Canı cananı bütün varımı alsın da Hüda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada Cüda

Hürriyet aşkına, Ezan aşkına, Kur’an aşkına, Bayrak aşkına toprağa düşen aziz şehitlerimizin ruhları şad, mekanları cennet olsun… “Can verme sırrına erenlerin” kurduğu aziz Vatanımızda rengini şehit kanından alan Ay Yıldızlı Bayrağımız 100 yıldır özgürce dalgalanıyor. Onun özgürlüğü, Cumhuriyet ideallerimizin diriliği, her geçen an daha hızlı ve yıkıcı şekilde tarihin karanlığına sürüklenen emperyalizmin çaresizliği demek.  İnsanlığı sömüren, krizlere boğan “Kim güçlü ise o haklıdır” sefil anlayışın çöküşü, insanlığın umudunun yeşermesi demek.

İnsanlığın Hak üzere ayağa kalkacağı bir geleceğe olan inancımız gereği her zaman söylediğimiz gibi bir kez daha diyoruz ki; Dünya, insanlık değerlerinin yeniden yükseleceği günlerin doğum sancısını yaşıyor. Emperyalist düzenin felaketlerin eşiğine getirdiği dünya, insanı ve insanlık değerlerini merkeze alan bir değişime hazırlanıyor. Yüzlerce yıllık medeniyetin mirasçısı kimliğiyle 100. Yılında Türkiye Cumhuriyeti, “İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın” anlayışıyla geleceğin yüzyılının ruhunu tüm dünyaya ilan ediyor…

Eşrefi mahluk olan insanın değerini bi tamam inşa eden tarihi şuurun mirasçılarının, insanlığa Hak ve adalet çağrısı yaparak geleceğe attığı adımlar; anlamdan yoksun, ruhsuz, şuursuz, cansız, kupkuru hale gelmiş dünyaya hayat suyu olmayı vaat ediyor. Anadolu irfanının yüzlerce yıl sönmeyen ruhu karşısında, onu yok etmediği takdirde yok olacağını bilen ve ezelden bugüne kadim düşmanlığını sürdüren emperyalist Batı, Türkiye Cumhuriyetinin 100. Yılını, kendi geleceği açısından tarihi bir dönemeç olarak görüyor.

Türkiye’nin yeni yüzyılda insanlık değerlerini hakim kılma idealini boğmaya çalışan, ancak tarihinin en zayıf dönemini yaşayan emperyalist zihniyet, Allah’ın izniyle “Hak geldiğinde Batıl zail olur” hakikatine ve milletimizin irfanına çarparak dağılacaktır.

Bizler, her zaman emek verdiğimiz, ekmeğimizi kazandığımız Vatanımızın ve mazlum dünyaya umut olmuş Cumhuriyetimizin bekasını, canımızdan, evladımızdan, emeğimizin bekasından üstün tuttuk. Aziz milletimizin her bir ferdi gibi, ülke savunmasına şerefle hizmet eden Milli Savunma İşçileri olarak; adalet ve ahlak temelinde yükselmiş erdemli bir hayatı, milletimizi, tüm insanlığı ve kainatı kuşatacak biçimde kaim kılmayı varlığımızın en yüce serveti sayıyoruz.

100 yıllık Cumhuriyet tarihimiz içinde; 70 yılı aşan hak ve emek mücadelesiyle işçi hareketinin, sömürü düzenlerinin yıkıldığı, emeğin, alın terinin, insanlık onurunun değerinin yükseldiği bir geleceğe öncülük edeceğine yürekten inanıyoruz. 

Geçmişten alacağımız derslerle, yeni bir yıla değil, yeni bir yüzyıla bakıyoruz. Kapitalist sömürü düzeninden kurtararak, insanı yeniden hayatın öznesi yapacak bir ekonomik ve sosyal kalkınma anlayışını dünyada temsil edebilmek için önce Türkiye’de hakim kılmalıyız diyoruz.

Özellikle 85 milyon insanımızın büyük çoğunluğunu oluşturan çalışan ve üreten kesim, fedakarlık ve sabırla emek verdiği ülkesinde böyle bir dönüşümü haklı olarak ve umutla beklemektedir. Cumhuriyetimizin yeni yüzyılı emeğin yüzyılı, çalışanların refahının yüzyılı olmalıdır. Çalışanların enflasyona karşı korunduğu değil, refahının yükseldiği, sadece temel ihtiyaçlarını değil, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabildiği bir değişimle yeni yüzyıla adım atmalıyız.

Çalışanlar olarak, Türkiye’nin gelecek yüzyılına olan inancımız dünden daha diridir. Başta Savunma Sanayi olmak üzere Türkiye’nin dünya liderliği hedeflerine Türkiye’nin nitelikli ve üreten gücü olarak daha büyük bir azimle bağlıyız.

Kamu işçileri ve özelde Milli Savunma Sanayi İşçilerimizi temsilen bu inançla ve Türkiye’nin yeni yüzyılı hedeflerine yakışan değişim taleplerimizle 29 Dönem Grup Toplu İş Sözleşme müzakerelerine başlıyoruz. Bu toplu sözleşme müzakerelerini anlamlı kılacak tek sonuç vardır: O da, Cumhuriyet tarihimizin en fedakar kesimi olan kamu işçilerini, yeni yüzyılda analarının ak sütü gibi hak edilmiş refahının sahipleri olarak taltif etmek olacaktır. Savunma işçilerimiz başta olmak üzere kamu işçilerimiz için oturacağımız toplu sözleşme masasını, enflasyonun telafisi gibi bir gündeme asla teslim etmeyeceğiz. Masada Türkiye’nin yeni yüzyılının karakterini yansıtacak şekilde refah artışını talep edeceğiz ve alacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, 29. Dönem Grup Toplu İş Sözleşmesi müzakerelerinin Milli Savunma Sanayimizin fedakâr emekçileri üyelerimiz başta olmak üzere tüm kamu işçilerimiz için hayırlı sonuçlar doğurmasını diliyorum. Türkiye’nin yüzyılı emeğin yüzyılı olsun diyor, saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

                                                                                                                                                                                                                        Alaattin SOYDAN

                                                                                                                                                                                                          Türk Harb-İş Sendikası Genel Başkanı