Türkiye ve dünya çalışanlarının insani çalışma ve yaşama hakkı için onur mücadelesi bugün de aynı azim ve kararlılıkla sürmektedir. Çünkü küresel çıkarlarını, insanlığın ortak değerlerinin üstünde tutan sömürü düzenleri, kendileriyle en örgütlü ve güçlü şekilde mücadele eden çalışanlara yönelik tehditlerini bugün de sürdürmektedir. Hakça düzen, emeğe ve doğaya saygı, gelir adaleti, milyonlarca insanı açlığa ve savaşa kurban gitmediği bir dünyaya ulaşıncaya kadar, emeğin ve alın terinin tarihi mücadelesi umutla yaşamaya devam edecektir.
Bu gün 1 Mayıs 2020. Dünya Çalışanlar Günü Bayramı. Birkaç ay öncesine kadar işçi bayramını meydanlardan uzak kutlayacağımızı dünyada hiç kimse bilmiyordu. İnsanca yaşama hakkımıza saygı duymayan küresel sömürü kültürüne karşı her yıl olduğu gibi dünyada ve ülkemizde işçi hareketi meydanlara inerek tarihsel görevini yerine getirmeye hazırlanıyordu. Ancak bugün meydanlarımız koronavirüs tehdidi altındadır. Çalışma alanlarımız, sosyal hayatımız, ekonomik geleceğimiz tehdit altındadır. Daha da ibretlik olanı ise, yüzyıllardır adaletsizlikle, insanı ve doğayı sınırsız ihtirasıyla sömürerek büyüyen ve düne kadar kendini dünya devi sanan kapitalist sistemler, koronavirüsün darbeleriyle yıkılma tehdidi altındadır.
Koronavirüs adaletsiz dünya düzeninin sorumlularına ve bu adaletsizliğe sessiz kalan topyekun insanlığa ders vermekte ve yaşlı dünyamızın; geçmişin kötü alışkanlıklarını taşıyabilecek bir geleceği olamayacağını ikaz etmektedir. Emek hareketinin yüzlerce yıldır haykırdığı hakikati, adaletsizlik ve zulmün hakim olduğu dünyaya musallat olan bir virüs, muhataplarına çok acı faturalar çıkartarak öğretmektedir. Ve bunu yaparken zengin fakir, güçlü zayıf ayrımı yapmayarak adeta zamanın ruhunu anlamada insanlığa yol göstermektedir.
Dünyanın yaşadığı bu tablo gösteriyor ki, insanlık; amasız fakatsız, insanlığın ortak geleceğini, her türlü özel çıkarının önünde tutarak rotası adalet ve hakkaniyet olan bir geleceğe dümen kırmak zorundadır. İnsanlık ve üzerinde yaşadığımız dünya, sömürgeci sistemlerinin, sahte değerlerin yükünden bir an önce kurtarılmalıdır. Bedeli ne olursa olsun, insanın ve onu çevreleyen bütün ekosistemin sağlığını; her türlü riske karşı korumayı önceleyen, eşyanın değil hayatın merkeze alındığı ve saygı gördüğü bir geleceğe ilerlenmelidir. Bilim ve emek; dev ekonomilerin elinde stratejik araç olmaktan kurtarılmalı, insanlığın ortak geleceğine hizmet eden saygın kimliğine kavuşturulmalıdır.
Hiç kimsenin; açlıkla, işsizlikle, temel insan haklarından mahrum bırakılmakla tehdit edilemeyeceği, emeğinin, ekmeğinin çalınma kaygısı yaşamayacağı, her insanın nerede olursa olsun sağlıkla nefes alabileceği, güvenle yaşayabileceği, temiz bir dünya için, 2020 yılının yeni bir milat olması en büyük dileğimizdir.
Koronavirüs mücadelesinde Türkiye; devlet- millet uyumu ve dayanışması sayesinde başta gelişmiş ülkeler olmak üzere pek çok ülkenin yaşadığı sorunları çok şükür yaşamamıştır. Milli ve yerli üretim imkanlarıyla, beşeri ve doğal sermayesi, insani değerleri yücelten kültürel birikimleriyle, gerektiğinde canını ortaya koymaktan çekinmeyen çalışanlarıyla ve daha pek çok şahsına münhasır imkanlarıyla Türkiye bu mücadelede başarılı bir sınav vermiştir.
Bu süreçte milli savunma işyerlerimiz de, ilaçtan tıbbi cihaza, dezenfektandan maske ve koruyucu melbusata kadar halkımızın ihtiyaç duyduğu ürünleri üreterek ulusal mücadelemize var gücüyle destek olmaktadır. Türkiye’nin milli imkânlarını seferber ederek elde ettiği başarı, milli ve yerli üretimin önemini bir kez daha ortaya koymuştur.
Öte yandan bütün dünyayı etkilediği gibi Türkiye’nin de ekonomisini etkileyen salgına karşı ülke olarak aldığımız tedbirlerin, sosyal adaletsizliklere neden olmaması, oluşacak muhtemel hasarın, toplumun bütün kesimlerinin gücü nisbetinde omuzlayacağı hakkaniyetli bir süreç üzere yürütülmesi için devletimiz mutlaka gerekli tedbirleri almalıdır.
Ücretsiz izin, kısa çalışma primi, uzaktan çalışma, esnek çalışma gibi uygulamalar, çalışanlara yönelik istismar aracı haline dönüştürülmemeli, toplum dayanışmasının büyük önem arz ettiği bu mücadelede, sosyal çatışmalara neden olacak uygulamalara izin verilmemelidir.
Türk Harb İş Sendikası olarak; insani değerlerimiz, duyarlı toplumumuz, fedakâr ve deneyimli çalışanlarımız, milli ve yerli üretim gücümüz ve güçlü devlet yapımızla sağlık dolu günlere en kısa zamanda kavuşacağımıza yürekten inanıyoruz.
Bu düşüncelerle; milletimizin sağlığı için canı pahasına mücadele eden sağlıkçılarımızın, atölyelerinde üretim yaparak bu mücadeleye lojistik destek veren savunma işçilerimizin, sosyal düzeni teminle görevli güvenlik başta olmak üzere bütün kamu hizmeti gören emekçilerin ve dünya emekçilerinin 1 Mayıs İşçi Bayramını kutluyoruz.
Türk Harb-İş Sendikası
Genel Merkez Yönetim Kurulu