1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günümüz kutlu olsun. Emeğimiz, alınterimiz ve her türlü zorluğu aşmada en büyük gücümüz olan dayanışma bilincimizle eşi olmayan bir milletiz. Bizi bir arada tutan değerlerimizle, toplu atan yüreğimizle, bayrağımızın özgürce dalgalandığı, ezanlarımızın yankılandığı Cumhuriyetimizi 100. yılına taşıdık.
Yüz yıl önce kurtuluş mücadelesiyle küllerinden yeniden doğan Türk milletinin Cumhuriyeti ilan etmesi, emperyalizmin sömürü düzenlerinin beklemediği ve istemediği bir gelişmeydi. Dünyanın refah ve zenginliğe sahip yüzde 20’sinin, bu zenginliği yüzde 80 üzerinde kurduğu sömürü düzeni üzerinden sürdürme politikalarına Türkiye Cumhuriyeti’nin teslim olmayacağı çok iyi biliniyordu. Bu nedenle Türkiye, emperyalizm için tehdit, sömürülen milletler için umut olacak bir güce ve gelişmişliğe kavuşmamalıydı.
İşte geride bıraktığı 100 yılı emperyalizmin kabullenmediği ve asla kabullenmeyeceği Cumhuriyetimizi, milli birliğimizi koruyarak ayakta tutma mücadelesi içinde geçirdik. Türkiye olarak bugün geldiğimiz seviye, geride bıraktığımız yüzyılda, eşsiz dayanışma ruhuyla yoğrulmuş ve bu sayede her türlü badirenin üstesinden gelmiş kolektif emeğimiz ve alın terimiz sayesinde olmuştur. Cumhuriyetimizin 100 yıllık yolculuğundaki en büyük gücü, egemen bir millet olmanın kıymetini emeğinin kıymetinden üstün tutan fedakâr işçileri, emekçileri olmuştur. Bu yüzden bu yıl 1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ, emeğiyle, alın teriyle ülkesine hizmet eden dedelerimizin, babalarımızın ve biz emekçilerin gurur günü, yeni yüzyıla damga vuracak bir geleceğe olan inancımızı temsil eden bir umut günüdür.
İnanıyoruz ki, yeni yüzyıl emperyalizmin demir kafesinin kırılacağı, insanca çalışma ve insanca yaşama hakkı için, emeğin ve alın terinin hak ettiği değeri gördüğü adil bir dünya için tarihi mücadele verenlerin zaferini ilan edeceği yıllar olacaktır. Geride kalan yüzyılda üretim hayatını kölelik düzeni içinde dizayn eden emperyalizmin, teknoloji ve bilgiyi kullanarak üretim-tüketim hayatını sömürgeleştirme hesapları tutmayacaktır. İnsanı nesnelerin ve sistemlerin kölesi yapan düzenler ürettikleri krizler içinde boğularak yok olacak ve yeni yüzyılda insanı hayatın öznesi, eşrefi mahluk kabul eden medeniyet anlayışı hakim olacaktır. Emperyalizme karşı ekonomik bağımsızlık savaşı veren Türkiye, adalet ve hakkaniyet temelinde bir geleceğe dümen kırarak varlığını korumak zorunda olan insanlığa liderlik edecek, insana verilen değerin en yüce servet olduğu adil bir geleceğe öncülük edecektir.
Cumhuriyetimizin adil bir dünya düzenine öncülük etmeye yetecek güç ve kudrette olduğuna inancımızı hiç kaybetmedik. Yüzyılın en büyük felaketine karşı millet olarak verdiğimiz sınav bu inancımızı daha da pekiştirdi. Deprem felaketinde 12 üyemizin de aralarında bulunduğu on binlerce insanımızı kaybettik. Milyonlarca insanımız evinden, yurdundan oldu. Türkiye’nin her köşesi yangın yerine döndü. Millet olarak adeta küçük bir kıyamet yaşadık. Tarifi imkânsız acılarımız, bir kez daha tarife kelimeler yetmeyecek birlik ruhunu doğurdu. Toplu atan yürekler kaostan fırsat gözleyenlere bir kez daha hayal kırıklığı yaşatırken, milletimiz umuduna sarılarak ve destansı bir dayanışma örneği sergileyerek yaraları sarmasını bildi. 100 yıllık Cumhuriyetimizin böylesine büyük deprem felaketi başta olmak üzere her türlü felaketler ve tehditlere karşı koyabilecek güç ve imkânlara eriştiğini gördükçe, gelecek yüzyılın mazlumların, mağdurların, bugüne kadar örselenmiş ve sömürülmüş emeğin, alın terinin yüzyılı olacağına inancımız daha da artmaktadır. Türkiye’yi başta savunma sanayi olmak üzere pek çok alanda milli ve yerli üretimle bağımsızlaştıran Cumhuriyetimizin taşıyıcı gücü çalışanlar, ikinci yüzyılda fedakâr emeklerinin karşılığını fazlasıyla almayı hak etmektedir. Bu nedenle Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı, emek aleyhine küresel adaletsizliklerin sınırlarımızdan giremediği, refahın adil şekilde paylaşıldığı, örnek bir Türkiye’yi inşa ve ihya etme dönemi olmalıdır. Bunun öncü adımları olarak;
– Cumhuriyetimizin 100 yılında müzakerelerini yürüttüğümüz 29. Dönem Toplu İş Sözleşmesi yüksek enflasyon karşısında beli bükülen çalışanların haklı beklentilerini karşılayacak şekilde sonuçlanmalıdır.
– Gelir dağılımı adaletsizliği içinde önemli bir yere sahip olan vergi adaletsizliği son bulmalı, çalışanların ücretleri üzerindeki ağır vergi yükü kaldırılmalıdır
– Sendikal özgürlükleri genişletecek, örgütlenme önündeki engelleri kaldıracak adımlar atılmalıdır.
14 Mayıs 2023 tarihinde Cumhuriyetimizin ikinci yüzyılının ilk demokrasi sınavını gerçekleştireceğiz. Seçimlerin Türkiye’nin istikrarı ve demokrasisini koruyacak, güçlendirecek ve başta çalışanlar olmak üzere milletimizi aydınlık yarınlara taşıyacak şekilde sonuçlanması en büyük dileğimizdir.
Bu duygu ve düşüncelerle; Türk Harb-İş üyelerimiz başta olmak üzere Türk İşçi sınıfının ve tüm dünya emekçilerinin 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Gününü kutluyoruz.
Türk Harb-İş Sendikası
Genel Merkez Yönetim Kurulu